Pages

14 Eylül 2011 Çarşamba

Sahiplen(dir)menin Dayanılmaz Keyfi

Önce alışveriş sonra fiş. Benim gibi 80'lerin sonunda 90'ların başında çocukluğunu yaşayanlar ekranların bu reklam sloganını hatırlayacaktır. Tek kalem ürün bile satın alsam hep fiş isterim hala. Ülkemde "Fiş almasam kaça olur?" sorusu vardır, hiç sevmem, kırk yılın başı çok istisnai bir durum yoksa, e hani bunun vergisi diye içim içimi yer. Yok efendim yok. Ben var olduğum sürece önce alışveriş sonra fiş.

Bu yazıyı yatağıma keyifle uzanmış yazıyorum. Sağ tarafımda daha "taze taze" satın aldığim iki renkli parça üst. Birisi uçuk limon sarısı v yaka, merserize kazak. Diğeri ise vücudu saran ve kalçada biten pudra pembesi bir hırka. Evet kıyafet ve ayakkabı konusunda doyumsuz olduğumu kabul ediyorum. Ama ben alıp biriktirenlerden değilim. Artık giymekten sıkıldığım, bedenimi sıkan veya bollaşan kıyafetlerimi bağışlayanlardanım. Eşimle giymediğimiz kıyafetlerimizi kiliseler veya "Salvation Army (Kurtuluş Ordusu)" için bağışlıyoruz. Böylelikle evde kullanmadığım kıyafet, tabak, bardak, aksesuar, beğenmediğim hediyeler yeni yerini ve sahibini buluyor. Kilise bağışları ile toplanan giyecek, beyaz eşya, elektronik alet, iç çamaşırı, takı, çanta, mutfak-banyo takımları, ayakkabı, spor malzemeleri, mobilya gibi sahiplerinin işine yaramayan yada artık yaşayan bir sahibi olmayan ama kullanılır durumda olan bu envai ürün yeni sahiplerini bekler. Kilise gönüllüleri işte bütün bu cümbüşü Noel, bahar başlangıcı, yaz ayları, sonbahar gibi geçiş zamanlarında, "Garage Sale" Türkçe denkliği ile "Bit Pazarı" kurdukları bina içlerinde veya bahçelerinde, kilise yararına sembolik denebilecek fiyatlara satarlar. İkinci el üst-baş, takı alışverişi fikrine benim ve eşim gibi hiç sıcak bakmayanlar; stand açmış gönüllülerin elleriyle hazırladığı ev yapımı taze kekler, çörekler, limonatalar, kahve veya meyve sularından satın alıp açlıklarını keyifle sonlandırabilir...

Nereden nereye konu yolunu buldu gitti. Ben yıllar geçtikçe daha da renklendirdiğim gardrobuma yeni cicilerimi yerleştirmeye gidiyorum. Bunu yapmaya bayılıyorum!.

2 yorum:

BlueSky dedi ki...

Keske butun insanlar kullanmadiklari, artik ihtiyac duymadiklari nesneleri, ihtiyaci olanlara verebilse.

Bu arada yeni "cici" lerinizi gule gule kullanin...

Adsız dedi ki...

Tüm kalbimle katılıyorum!

Burada sadece Keçiören Belediyesi yapıyor bunu. İsmi de "israf etme ihyâ et".

Arıyorsun, adamlar gelip alıyor(muş, öyle okuduk gazetede). Çankaya Belediyesi lütfetse de biz de verirken adil dağıtılacağını bilerek verebilsek. Böyle ancak kendimiz bulabildiğimiz ihityaçlılara verebiliyoruz oysa daha kimler vardır kimler..