Pages

2 Ekim 2011 Pazar

Bulutlar Dağılırken

Hala en çok sevdiğim çizgi filmdir "Şirinler". Aramızdaki herkes var o köyde. İyiler, iyilikler, kötüler ve kötülükler. Kendinden bir parça bulamayan var mıdır acaba? Ben bir hafta kadardır Somurtkan Şirin'dim. Tam da karakterime uygun tepemizdeki gri-siyah bulutlar bize güneşi yasakladı. Ben nereye gitsem beni takip eden yağmur bulutları vardı. (Kış aylarında haftalarca güneş görmediğimiz günler olabiliyor bu coğrafyada. Doğal olarak ek D vitamini alınması öneriliyor. Henüz kara kış gelmedi ama ince soğuklar, puslu günler hükmünü sürmeye başladı). İnsan duygularına yenik düştükçe, anlamsızlıklara haddinden fazla anlamlar yükledikçe yıpranıyor ve benim durumum için konuşursak kendini, vücudunu dinledikçe varolduğu hayattan kopmalar başlıyor. Benim tüm bunlar için ne yazık ki vaktim çoğaldı son aylarda...

Değişim daima iyidir. Bendeki bu "ruhi" durumu değiştirmek için çabalıyordum ama yüzme bilmeyen ve çırpındıkça su yutan, kulaç atamadığı için de diz boyu suda batıp çıkan biri gibi hissediyordum. Bu böyle sürüp gidecek miydi, gitmemeli(ydi). Cuma gecesini saymassak bu haftasonu evde kalmak istedim. Bugün uyandığımda Obur Şirin'dim, kahve makinasının homurtuları eşliğinde yumuşacık pancakelerimden hazırladım. Henüz eğilip, kalkma hareketlerim kısıtlı olduğu için bahçıvanlık görevini üstlenen eşimin topladığı, hiç umut vermediğim ama inatla kızaran domateslerimden Yunan zeytinyağlı ve kurutulmuş bahçe kekikli Ege'min kahvaltılık söğüşünden yaptım. Son yıllarda hemen her markette bulunabilen soslandırarak servis ettiğim yeşil Türk zeytinleri (ki zeytin konusunda ihtisas sahibi sayılırım:)) Ortadoğu marketlerinde satılan fıstıklı Türk helvası ve klasik yurdum kahvaltılıkları ile cici bir sofra hazırladım. Akşam yemeğimizi de ben pişirdim. Rahatsızlığım dolayısıyla dışarıda yediğimiz günler haricinde rutine dönüşen sevgilimin yemek yapma, sofra hazırlama gibi vazifelerinin yavaş yavaş üzerinden alınmasının keyfi gözlerinden okunuyordu.

Değişen hiçbirşey yok aslında, yenilenen, yavaş yavaş kendime gelen benim. Yedi gün ve yirmidört saat gülücük saçmak elbette mümkün değil. Ama zorlukların karşısında sendeledikten sonra topukluları çıkarıp, elime alıp yalınayak yürümek tam da benim istediğim. Yarın yepyeni bir hafta başlıyor. Doktora gideceğim, gece biraz ağrılı geçecek bu sebeple. Gelecek hafta işe dönmeye karar verdim. Kısa saatler ve izinli günler olacak elbette. Ama eski hayatıma böylelikle kenarından köşesinden de olsa döneceğim. Okulların açılması gibi bir heyecan söz konusu içimde. İmza Güçlü Şirin

0 yorum: