Pages

30 Eylül 2011 Cuma

Bir Çerçeveye Sığdırılabilir Hayatlar

Dün keyifsizdim. Oysa doğanın kusursuz güzeli altın renkli günler, albenili kırmızılar, yanar döner sarılar göz alıcıydı. Kuaförümün bulunduğu alışveriş merkezinde çalışan kuaför kızlar yürüyen merdivende gördüler beni. Gülümseyerek el sallayıp, nasıl olduğumu sordu içlerinden biri. Durup gülümsedim, iyi olduğumu söyledim. Hayır pek de iyi değildim aslında gülümseyip sessiz kalmayı isterdim, kırmak istemedim. Yürüyen merdivenin görüş açısı kadar zamanda sohbet ettim sonra da yoluma devam ettim. Hani böyle bir Pazar sıkıntısı olurdu ya küçükken. Ertesi sabah muhakkak bir yazılı vardır, çamaşır yıkanmıştır, sırayla banyo yapılmıştır, bir futbol maçı anonsu vardır televizyonda, ütünün buharı yürek sıkıntıma çökmektedir. İşte öyle bir kalp, üzerine de vücudun mülteci ağrısı çöreklenmişti. Yağmurda elele ıslanarak yürümek bile iyi gelmedi. Çok sevdiğim pembe gökyüzünden süzülen pıtırcık damlalar yalayıp geçerken tüm kenti, su birikintilerine basarak çamura bulanmak da geçirmedi  o üzerimdeki sevimsizligi. Ve sessizlik çıkageldi... En tehlikeli düşmanım ve pek tabii namlusu yüzüme donuk tek silahım. Sözcüklerle küs birkaç saat. Herşey sebepli olmalı mı bu evrende? Hayır! Ben dün sebepsiz sevimsizdim.

Gece rûzgarla pusunu dağıtmaya koyulurken, şefkatli bir çift avuç bana bir hediye verdi. Gün içinde saklanmış ve akşam eve dönüşte gizlice içine hayatımın anlamları aktarılmış, ruhum duymamış. Şimdiye kadar saçma olduğunu savunduğum, sadece yakınlarıma birkaç kez hediye ettigim -ki paketinden sevinçle çıkarılma sahnesi her defasında fuzûlî gelmişti- metazori sevdiğim teknoloji dünyasına ait bir çerçeve. Hani şu dijital olanlarından. Kumandasının tuşuna basan o aşık olduğum parmaklar yüzümde o günün ilk içten ve kocaman gülümsemesini resmetti. İşte parlak ekranda akıp giden her karede umut, aydınlık ve huzur vardı. Bir çerçeveye ne kadar duygu sığar diye hiç düşünmemiştim. Duygularımı derleyip toplayıp teker teker elbette seçemeyecektim. Sislerin ardından yalınayak, ağlayarak burnunu çeken ruhum güneş açan bir iklime kucak açtı. Gördüğüm manzaraya sığan hayatları içime çekip sonunda huzurla uykuya dalmayı becerebildim...

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Tanrı'ya şükür ki sebepsiz hallerimizin çareleri yanıbaşımızda. O çerçeveye ikinizi, yani tüm dünyayı koy. Olur da dalıp gidersen aç da bak, Tanrı'nın sana neler bahşettiğini anımsamak için. Çünkü unutkanız. Çünkü kusurluyuz. Çünkü insanız.

Melek Kanatlarında Yolculuk dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.