Pages

17 Kasım 2011 Perşembe

Güneş Işığı Aydınlatır Tüm Geceleri

Güneşli başlayan bugünün ögleden sonrası doktor randevum vardı. Bu ay tedavilerim nihayet bitiyor umuyorum, çok hızlı bir iyileşme sürecine girdi vücudum son bir buçuk aydır, bugün bunun takdirini uzmanından duymak çok hoştu. Çok söz dinleyen bir hastayım, hem kendim için hem de ekip için olumlu bu, hiç birimiz boşa çalışmış olmuyoruz. Ama keyifsizdim çıkışta, biraz ağrım oluyor ne de olsa. Adım atmaya halimin olmaya başladığı aydan bu yana hep kendimi ödüllendiriyorum. Yine terapi binasının tam karşısındaki büyük alışveriş merkezine attım kendimi. Bu kez gerçekten çok kısıtlı vaktim vardı ayakta durabilmek için. Akıllıca değerlendirmeliydim. Takılara, ayakkabılara, kıyafetlere ve büyük müzik/kitap mağazalarına yorulmaksızın saatlerimi ayırabilirim. Bugün hepsine birden koşturacak halim olmadığı için Hallmark'a şöyle bir göz attım. Bu mağazada kartpostallar, günlükler, her biri özenle üretilmiş çam ağacı süsleri, çerçeveler, peluş oyuncaklar, masal kitapları, kırtasiye malzemeleri mevcut. Şimdiye dek gördüğüm bütün şubelerinin çok huzurlu bir ortamı var. Akabinde girdiğim bijuteriden takılar satın aldım hızlı bir turdan sonra. Hanımlara hitap eden bu tip mağazalarda genellikle herkes alt alta üst üste oluyor. İster istemez sohbet açılıyor, fikir alışverişi yapılabiliyor. Ben sohbet etmeyi çok seviyorum kabul fakat bir şeytan tüyüm olduğu da kesin, kendi başıma alışveriş yaptığım zamanlarda sessiz sakin kıyafet denerken kabin önlerinde, aynaya bakarken genellikle fikir sorulan taraf oluyorum. Hiç çekinmeden fikir verip sohbet ediyorum bende. Demek ki böyle bir enerji yayıyorum etrafıma diye düşünürüm, bu benim için mutluluk verici bir özellik.

Alışveriş faslını kısa tutup, kucağına oturtulan çocuklarla fotoğraf çektirmek için oluşturulmuş standta kurulduğu kızağında, zoraki gülümsemesi ile tek kolu bacağından destek alırken, diğer kolu ile çocuğa sarılmış Noel Babaya takıldı gözüm. Gülümseyerek izledim bir süre. Çünkü kucağa oturan dünya güzeli çocukların masumiyeti ve sevincinin aksine, kendisini bekleyen dokuz Ren geyiğinden yoksun Santa Claus; gerçek sakallarının ardında muhtemelen of çeken dudaklarıyla sıkıntıdan patlamak üzereydi. Sanırım bu şimdiye dek gördüklerim arasındaki en antipatik Santa idi. Yukarı yemek katına çıktım. En sevdiğim hazır yemekler genellikle Thai mutfağından oluyor. Ödeme yaparken çalan telefonumla konuşurken cüzdanımdaki bütün bozuk paralar yere saçıldı. Sonra çantam da yere düştü. Arkamda beni bekleyen biri olmamasının rahatlığı ile toparlandıktan sonra, "telefonun diğer hattında monolog halihazırda devam ederken" elimden telefonu indirip:
-Bugün iki basit işi aynı anda yapamama günüm değil mi?
Diye sordum kasadaki Uzakdoğulu tontona. Çok güldük ikimizde, durumum fena halde komikti çünkü. Yürürken o şapşal halimle gülümsemeye devam ettim. Kendimi masaya atmamla bir daha ayağa kalkmamın imkansız olacağından emin oldum. Yemeğim bitene dek elimdeki dergiyi okudum. İnsanları izledim. Evimize gidip dinlenme isteğime rağmen kımıldamam pek mümkün değildi yerimden. Santa'nın yukarı kata dek patlayan flaşlarının ışığında eşimi aradım ve beni alışveriş merkezinden mümkünse derhal almasını rica ettim.

Bu gece zor geçecek yine ama yarına hiçbir şeyim kalmayacak. Tedavimin bitip işimin başın döneceğim, rutin sağlığıma kavuşacağım günlere az kaldı. Bu geceyi bitirip yeni güne umutla başlamak için gözlerimi kapatacağım şimdi. Bol sağlık ve bol neşe hepimize!

0 yorum: